FETÖ / Paralel yapı diye adlandırılan Fetullah Gülen Cemaatinin önüne gelen her kuruma olduğu gibi (Dünya Ahıska Türkleri Birliği) DATÜB’e nasıl kapak atmak istediğini genişçe yazamadığımdan bunu ayrı bir başlık altında değerlendirmek istedim.
Türkiye’de geçtiğimiz 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Dünyanın birçok ülkesinde yaşayan Ahıska Türkleri aynen Türkiye’de yaşayanlar gibi kalpleri Türkiye için çarpmıştır. Dolayısıyla bu konu biz sadece Türkiye’deki değil dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan Ahıskalıları da çok yakından ilgilendiriyor.
Acaba herkes biliyor mu bu örgüt bizim insanımızı nasıl kullandı? Hala kimleri kullanmaya devam ediyor? Yakın geçmişte bizzat yaşadıklarımı anlatınca daha iyi anlamanız mümkün olacaktır. Şunu da ifade etmeliyim ki zaten bu yazacaklarımı çeşitli platformlardaki tartışmalarda yazıp anlatmışımdır. Bizi takip edenler bu yaşananları bileceklerdir. Amacım yaşanmış yaşanmakta olanları tüm çıplaklığı ile halkımız tarafından bilinmesidir.
Bu FETÖ denen örgüte STK anlamında destek verenleri zaten Türkiye’de istihbarat kurumlarının listesinde yer alıyor. Yani bizim yaptığımız devletimizin istihbaratında yer alan bu kuruluşlardaki art niyetli kişilerin durumlarını halkımızın gündemine bir kez daha getirmektir. Biz yazalım, uyarılarımızı yapalım da karar halkındır. Geçmişte olduğu gibi yine halkın kararına saygı duyarız.
Fetullah Gülen hareketi her yerde olduğu gibi en güçlü oldukları Eğitim alanından Ahıska Türkleri içine sızmaya başladılar. Kazakistan’da çok güçlü oldukları bilinmektedir. Almaata yakınlarında Talgar’da Ziyatdin Kassanov’un girişimleri ile yatılı bir Türk-Kazak lisesi açıldı. Burada en fazla Ahıskalı öğrenciler öğrenimlerini görüyor. Eğitim ortalaması oldukça da başarılı bir lise. O dönemlerde Türkiye’de hükümet ile ortaklık kuran Gülen hareketi bu liseyi de eline geçirmek istemiş. Bu konuda 2014 yılının yaz ayında haberim oldu. Paralel yapıya mensup 10 kadar öğretmen olduğunu bilgisini almıştım. Ziyatdin abi ile bu konuyu konuşmuş durumu kendisine izah etmiştim. O da gereği yapılacak demişti. Bildiğim kadarıyla bu 10 öğretmenin de lisedeki görevine son verildi.
Dünyanın değişik ülkelerinden gelip Türkiye’de yüksek öğrenimlerini gören Ahıskalı öğrenciler kendi aralarında birleşerek Ahıskalı Öğrenciler Birliği’ni (ASU) kurmuşlardı. 2010 yılına gelindiğinde daha önceden içlerine aldıkları gençlerimizi örgütleyerek ASU adını AHİMED (Ahıskalı Öğrenciler, Mezunlar ve Mensuplar Derneği) olarak değiştirip resmen kuruluşunu sağladılar. AHİMED adındaki Ahıskalı Öğrencileri anladık, Mezunlarını da anladık, Bu mensuplar kimlerdi? Derneğin başına getirdikleri Doç. Dr. Deniz Ekinci ve yönetimine aldıkları Fetullah Gülen Cemaati mensuplarını Ahıskalı yaparak gençlerimizin önüne sürdüler. Zaten sürgünlerde kıt kanaat imkânlar içinde yaşayan Ahıskalı gençler gelip ellerine düşmüştü. Gençlerimizin başka çareleri de yoktu bunlara inanmak ve peşlerine gitmekten…
İşte bu arada Ankara’dan başlamak üzere, Bursa, İzmir, Konya ve İstanbul’da bazı araştırmalar yaptım. Bunu zamanla DATÜB’de yönetim kurulundaki arkadaşlar ile paylaştımsa da o günkü koşullarda yapılacak çok bir şey yoktu, üstelik Hükümet ile bu cemaat ortak koalisyon kurarak ülkeyi yönetiyorlardı.
Geriye tek şansımız kalıyordu, Cemaatin amaçlarını anlatarak gençlerimizin içlerinde de olsalar onlara kanmadan, militan yapıya girmeden idare ederek okullarını bitirmeleri yönünde nasihat vermek.
Bunu yapmaya başlayınca ilk olarak başkan sıfatı ile ortaya çıkan Rüstem Alioğlu ile karşılaştık. Çok açık yüreklilikle bu konuları konuştuk. Rüstem bana haklısın diyor ancak aldığımız kararların tersini uyguluyordu. Örneğin gelin DATÜB’e üye olun birlikte çalışmalar yürütelim diyor karar alıyoruz. Sonra gidip vazgeçiyordu. Yetmiyor DATÜB aleyhinde ver yansın ediyorlardı. Ağır hakaretler hatta DATÜB’e küfürler savuruyorlardı. Çünkü cemaatçiler buna karşı çıkıyordu. Ellerine geçirdikleri Ahıskalı gençleri bırakmak istemiyorlardı.
Bu konunun üzerine gidip gençlerimizi bilgilendirmek istedikçe cemaatçiler çıldırıyor ve daha agresif oluyorlardı. Türlü asılsız iftiralar ile hakkımda karalama kampanyaları başlatmışlardı.
Hakkımda haksız itham ve iftiralarını başta Rüstem Alioğlu olmak üzere FETÖ’cüler 2013 yazında hem de Mübarek Ramazan ayında ağzımız oruçlu dedikleri zamanda çekinmeden atıyorlardı. Tutmasa da izi kalsın…
DATÜB Genel Başkan Yardımcısı Sadyr Eibov AHİMED’e yakınlaşmaya başlamıştı. Daha sonra anladım ki Bursa’da TASİYAD (Tüm Ahıskalılar Sosyal İktisadi İşbirliği ve Yardımlaşma Derneği) başkanı Habibullah Mürsel ile de yakın ilişkide çalışmalar yürütüyor. Bu yakınlaşmayı dernek faaliyetleri içerisinde değerlendirdim. Daha sonra baktım bunların Bursa’da eğitim alanında ticari faaliyetleri var. Biz vatan mücadelesi ile uğraşırken yanımda birlikte çalışmaları yürüttüğümüz arkadaşımızı ticari ilişkileri ile satın almışlar.
Bir gün Ankara’da DATÜB merkezindeyiz. Sabah saatleridir. Toplantı odasında Sadyr Eibov ve ben varım. DATÜB’ün sekreteri haricinde de merkezde kimse yok. Biz AHİMED üzerinden başladığımız tartışmada bunların Fetullah Gülen Cemaatine bağlı olduklarını ve asıl amaçlarının cemaate hizmet etmektir. Oysaki bizim Ahıskalılar olarak bir misyonumuzun olduğunu anlatmaya çalışırken birden tansiyon yükseldi, ayağa kalkarak yaka yakaya geldik. İşte o zaman anladım ki bu iş çok derinleşmiş. Bunlar kendilerini kaptırmışlar Cemaat amacına hizmet DATÜB amacından daha ön plana çekilmiş.
Bu tartışmalardan sonra 2013 yılının sonuna gelmiştik. İstanbul’da Sürgünün 69. Yıldönümü anma programları sonrasında Bursa’ya geçtik. Habibullah Mürsel bir çarşamba akşamı beni derneklerinde sohbet toplantısında “Bir konu bir konuk” adlı program yaptıklarını ve konuşmacı konuk olarak da beni davet etti. Bende çalışmalarını öğrenmek ve yakından tanımak için kabul etmiştim. Toplantı bayağı kalabalıktı hepsi de bizim şennigti. Hatta Veysel Veysel’e de o gece gelmesini istemişti. O da işten çıkıp gecikmeli de olsa katılmıştı. Program tam 1,5 saat hiç durmadan konuşarak sürdü. DATÜB’ün faaliyetleri hakkında bilgi aktarırken yapılması gerekenleri tek tek vurguladım.
Biz Ahıskalıların davasının siyaset üstü, partiler, cemaatler üstü olduğunu kimsenin kendi şahsi çıkarları ve hizmet etmekte oldukları kurum ve kuruluşlara bağlamamaları gerektiğini defalarca vurguladım.
Birkaç gün sonra Habibullah Mürsel beni bir öğle yemeğine davet ederek Mesut Acar ile tanıştırdı. Burada amaçlarının beni içe tutmak olduğunu sezdim. Tek şartımın Rüstem Alioğlu’nun resmen DATÜB’e geçmişte yaptıklarından dolayı çıkıp özür dilemesiydi. Mesut Acar gayet sakin ve akıllı bir şekilde durumu idare ederek Habibullah Mürsel’in bunu halledeceğini söyledi. Maalesef bu gerçekleşmedi, çünkü onlar DATÜB’e kancayı Sadyr Eibov ile takmışlardı. Hatta Ziyatdin Kassanov’u da ikna ederek götürdükleri Fatih’teki AHİMED merkezinde göz boyama şovu ile kendilerine üye etmişlerdi. 17-25 Aralık’tan sonra istifa ederek üyelikten ayrıldığını biliyorum Ziyatdin beyin. Bana İstanbul’da beraber olduğumuz dönemlerde haklı olduğumu söyleyerek bunlardan uzak durmak gerektiğini söylüyordu.
Bir sonra ki yazımızda yer alacak konular;
Burhan ÖZKOŞAR
Kaynak: AlemHaber
Yorumlar