Bir varmış bir yokmuş… diye başlar her masal. Benim için bu kelimeler kutsaldır. Çocukluğumu hatırlatan, onu bana unutturmayan dört sehirli kelime. Ne kadar az ve ne kadar çok… İçinde dünyalarını taşıyan dört kelime…
Sene 2003, aylardan Kasım. Kırgızistan – Türkiye Manas üniversitesinde Son sınıf öğrencisiydim. Kütüphanede Osmanlıca sınava hazırlanıyordum. Birden çalan telefonum etraftaki sessizliği ikiye böldü. O an çocukluğum bitmişti. Dedemin ölüm haberini almıştım. Çocukluğumun en temiz, en berrak, en sevinçli sayfasıydı dedem. Ve artık kalbi atmıyordu. Durmuştu. Arayan babamdı. ‘Kızım, gel istersen, deden çok kötü’. Gözlerimden akan yaşlar dışarıdaki yağmurlu fırtına ile bir olmuştu. Dedem uzun zaman hastaydı ve bu haberi aldığımda artık hayata veda etmişti… Kendime geldiğimde Bişkek – Almatı seferli otobüsündeydim. Hayatımın en güzel günlerimiyle vedalaşmaya gidiyordum…
Evet, bugün acılı konumuza devam edip bir büyüğümüzle daha vedalaşacağız. Devriş Lütfi Binalioğlu. Güz sayısında kendisiyle daha yakın tanıştıracağım sizleri, şimdi ise çocukluğumdan bir masalı, çocukluğumu paylaşmak itiyorum sizinle.. Küçükken, her akşam, ablamla kendimizi dedemizin kucağında bulurduk: ‘Dede bize Çırtanı anlat’- isterdik. Her akşamımız bir varmiş bir yokmuş ile başlardı…işte bu masal, işte çocukluğum.
Çırtan
‘Bir varmış bir yohmiş bir tene Çırtan varmış. Bir günü anası demiş ki:
-Çırtan get meşeye[1] de odun topla getür.
-Yahşi[2] ana.
Aldı Çırtan çocuhları yanına topladı de gettiler meşeye. Meşeye gelmişler, odun toplamişler, Çırtan demiş ki:
-Hadi çocuhlar, şimdi oyun oynıyah. Sora eve gederuh.
Bunnar başladı oynamaya. Çoh mi az mi geçti zaman bilmiyerler ama, bahmişler ki karanuh çökmiş. Çocuhlar başladıler Çırtana bagırmaya:
-Hep senin suçun, oynıya oynıya gece oldı. Biz şimdi nesil eve gedecayuh?
-Korhmayın, ben sizi götürürüm.
Aldı de bunnarı, gettiler yolınen.
Çoh mi gettiler az mi, bir bahtiler ki uzakta ışıg yanıyer.
Çırtan demiş:
-Gelin, orada kaluruh sabagaçan, sora da eve gederuh.
Bunnar razileştiler. Aldiler odunları da düz ışıga gettiler.
Bunnar gelmiş bahmişler ki, bir tene ev. Çırtan yahın getti kapıya vurdı.
-Kimdür orada?, gelmiş ses.
-Nene biz gece yolı bulamiyeruh, bu gece sizde kalsah olur mi?, demiş Çırtan.
Nene çoh azetmiş[3], hemen kapıyı açmış te bunnarı içeri almiş. Bu nene de bir cadı nene imiş. Bunnarı eve buyrum etmiş, yedürmiş-içürmiş, yuhlamaya[4] yaturmiş.
Çocuhlar çoh yorulmişler de hemen yatar yatmaz hepisi yuhlamiş, bir tek Çırtan yuhlamamış. Nene de bunnarı bişürüp yiyacahmiş.
Gelmiş odalarına tanışmiş ki:
-Kim yuhlıyer kim yuhlamıyer?
Çırtan demiş ki:
-Herkeş yuhlıyer ben yuhlamıyerim.
-Çırtan sen niye yuhlamıyersin?
-Yuhlamadan önce anam bene her gece yumurtadan kaygana yapar, onu yeyip ele yuhlarım, demiş Çırtan.
Cadı nene getmiş kaygana yapmış getürmiş Çırtana yedürmiş.
Bir zaman sonra gene gelip tanışmiş:
-Kim yuhlıyer kim yuhlamiyer?
Çırtan demiş ki:
-Herkeş yuhlıyer bir ben yuhlamiyerim.
-Çırtan sen nıye yuhlamiyersin?
-Her ahşam, yuhlamadan önce, anam bene halva yapar oni yer ele yuhliyerdim, demiş Çırtan.
Cadı nene getmiş halva yapmış yedürmiş Çırtana. Bir zaman sora gene gelip tanışmiş:
-Kim yuhlıyer kim yuhlamıyer?
-Herkeş yuhlıyer bir ben yuhlamiyerim.
-Çırtan sen nıye yuhlamiyersin?
-Bene anam her ahşam dereden eleginen su getüriyerdi, onu içip ele yuhlıyerdim.
Cadı nene elegi aldı getti dereye. Dereye gelmiş, egilmiş elege su toldurmiş, kahanda su delüklerden ahmiş gitmiş. Nene bir gene egilmiş, gene su delükten ahıp getmiş.
Bu ele suyi almada Çırtan çocuhları oyandurmiş:
-Kahın, kahın, bu bir cadı nenedür, bizi yiyacah. Haydi kaçah buradan.
Bunnar kahıyer de, haydi balam, o evden. Cadı nene bahtı ki bu iş olmiyacah, elegi brahıp geri dönmiş. Bahmiş Çırtan da yoh, çocuhlar da yok. Bu düşti onnarın peşine. Kaça kaça[5] gelmiş derenin kıragına. Bahmiş, Çırtaninen çocuhlar öbür terefte turıyerler.
Demiş onnara:
-Çırtan, nesil dereyi geçtiz? Benede deseze, ben de geçem.
Çırtan demiş ki:
-Nene, al en böyük taşı, boynan bagla da suya atıl, ele çıharsın bu kıraga.
Cadı nene almiş en böyük taşı boynuna baglamiş de suya atılmiş de bogulmiş.
Çırtandur cadı neneden kurtarmiş, çocuhları almiş, oduni almiş te gelmiş evine.’
Her okuduğumda gözyaşlarımı akıtan bu mirasımıza sahip çıkmalıyız. Nesilden nesle aktararak büyüklerimizi yüreklerimizde yaşatmalıyız…
Nur içinde yat canım Dedem. Mekanın cennet olsun.
Kaynak: www.ahiska.org.tr
Yorumlar