Türk Bayrağı Yakıldı

  • Malum ramazan başladı bu gece. Ben çocukluğumdan beri nefsimi oruçla terbiye ederim ve gerçekten de Yüce Yaratıcımıza ulaştığımı, Onun çocukluğumdaki gibi en iyi arkadaşım olduğunu hissederim. Bu ramazan da mümkün mertebe televizyonlardan, uyduruk basından ve İnternet’in sinirlerimi geren sayfalarından uzak durmaya gayret etmek niyetindeyim. Nefis nedir arkadaşlar? Öfkedir, kibirdir, gururdur, şehvettir... Nefsini yenemeyen bir sivrisineği bile yenemez.

     

    Kürt arkadaşım! Kürt genç kızı! Kürt delikanlısı veya yurdumuzdaki sevgili gayrimüslim(Ermeni,Rum) vatandaşlarımız! Benim için kıymetlisiniz! Aynı toprakların çocuğuyuz! Çocuklarıma veya torunlarıma yada yakınlarımın çocuklarına, torunlarına eş olabilirsiniz! Allah yazdıysa elbette böyle evlilikleri de kıvançla karşılarız, ki kendi yazgımızı kendimiz yazarız inancını da tartışmayacağım, herkes gönlünde ne hissediyorsa Ona inansın.

     

    Ben Allah’ın en vefalı, en hoş görülü, en sevgi, şefkat ve merhamet dolu, en kudretli ve otoriter arkadaşım olduğundan ve ölçüsü, sonu, başı, derinliği, uzunluğu, ağırlığı olmayan alemlerin topunu, tekmilini yarattığından hiç şüphe etmiyorum ve karıncalara basmamak için pür dikkat yürüyorum. 52 yaşımdayım, öbür alem artık bana oldukça yakın, tek bir karıncanın benden hesap sormasını istemem, veremem o hesabı.

     

    Gazetecik sayfalarında ‘’Türk Bayrağı yakıldı, medya atladı’’haberini okudum. Hakkari’deki olaylar... Bu ilk defa olmuyor. Daha evvel yine böyle isyan provalarında bayrağımız gönderlerdeki direklerinden indirildi, çamurlu yerlere atıldı ve üzerinde hınçla, sövgüler yağdırılarak tepinildi, zıplanıldı...

     

    Bunları yapanların kafaları pul biber kadar çalışmıyor. Yapmayın! Bayrağımıza dokunmayın. Atatürk’ün İzmir’e girişinde, ayaklarının altına Yunan bayrağı sererler. Atatürk bozulur ve derhal bayrağın yerden itinayla kaldırılmasını, hürmetle katlanarak bir yere konulmasını emreder. Düşmanımızın bayrağı da olsa, bir milleti, bir ülkeyi temsil ettiği ve bayrağa saygısızlık yapılamayacağını öğütler.

     

    Yapmayın! Bayrak o milletin namusudur, onurudur, ahlakıdır, terbiyesidir, tarihidir, kıvancıdır, tesellisidir. Her şeyidir. Eğer bir ülkede yaşıyorsanız ve O ülkenin bayrağını yakacak seviyede o ülkenin devletine, milletine, ordusuna, polisine hınç, öfke, kin, nefret duyguları içindeyseniz, siz iflah etmezsiniz. Sizden ne bu alemde, ne de başka bir alemde bir bok olmaz. Adam dediğin adam, kadın dediğin kadın yediği sofraya s...çmaz, k..smaz, t...kürmez...

     

    Bayrağıma, bayrağımıza dokunmayın artık. Şehitlerimizin ruhları yapışmış o bayraklara. Gazilerimizin kopan bacakları, kopan kolları, çıkan gözleri, patlayan kulakları o bayraklara yapışmış. Dokunmayın bayrağımıza. Bu ülkeden, bu devletten, bu halktan, bu milletten böylesine nefret ettiyseniz bu nefret bir gün sizin içinizde döşediğiniz mayınlar gibi patlar veya bu nefret içinizde kanser olur, ur olur sizin ruhunuzu çürütür.

     

    Sakın zannetmeyin ki böylesine isyan, ayaklanma, başkaldırı denemeleri yapmaya devam ederseniz bu devleti yıkarsınız, çöktürürsünüz, parçalarsınız. Sakın zannetmeyin ki siz kendi kafanıza göre başka bir devlet kurabilirsiniz.

     

    Sakın zannetmeyin ki, bu ülkenin topraklarından toprak kopartırsınız. Sakın zannetmeyin ki bu ülkede iç savaş çıkartırsınız, burası Bosna olur, Yugoslavya olur... bilmem ne olur! Zannetmeyiniz sakın! Hiçbir gücünüz yok!

     

    Bir avuç çapulcusunuz ve güneydoğu bölgemizin insanlarının veya batıdaki Kürt vatandaşlarımızın yüzde birini, üçünü bile temsil etmiyorsunuz, edemeyeceksiniz. Çünkü hainler, nankörler kendi anasını, kendi babasını, kendi çocuklarını, kendi canlarını bile temsil etmekten aciz zavallılardır. Hainler, nankörler ancak şeytanın, iblisin uşaklığını yapabilirler.

     

    Ben ırkçı değilim. Kürt, Türk, hepimiz insanız. Peki siz kimsiniz? Kürt olsanız ne yazar, Ermeni olsanız ne yazar? Önce insan olun, insan! Dumanlı havalarda pusu kurarak, sisin bilinmezliğinden istifade ederek günahsız genç askerleri arkadan kalleşçe kurşunlayarak veya kahpece döşenmiş mayınları sinsice patlatarak ölenlerin parçalanan cesetlerine, kopan kollarına ve bacaklarına keyifle bakarak, ağızlarınızdan salyalar akıtarak ve iğrenç kahkahalar atarak, siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Kimsiniz siz? Nesiniz siz? Allah’ın belası mı ki bu millet hiçbir belayı hak etmedi veya iblisin ucuz uşakları mı? Kaç defa söyledim, Sevr teslim senedini, Türkiye’yi ve tüm halkımızı idama götüren ferman tutanağını işgal güçleri bize imzalattı ama imzalanan o kağıdı buruşturup suratlarına fırlatan ve çizmelerinin altında ezen Mustafa Kemal global emperyalizmi, küresel eşkıyalığı, bu alemin en pis kapital köleciliğini geri püskürttü. Bütün doğu, Orta Doğu, Kafkaslar, Uzak Asya, Afrika; Mustafa Kemal’i alkışladı, çünkü küresel haydutlar Anadolu’yu aşabilseydi, Mustafa Kemal’e gönül vermiş Türk Milletini ezip geçebilseydiler, ne Kürt, ne Ermeni, Ne Türk kimse kalmayacaktı. Uzak Asya, Orta Doğu, Kafkasya, Anadolu, Trakya, biz, Hepimiz global eşcinsellerin ahlaksız dölleri olacaktık. Bunu düşünemiyorsunuz ve o kapitalist, o gizli emperyalist, o sinsi komünist yılanların, yedi başlı ejderhaların hala aynı iştahla bize açıktan ve gizlice saldırdıklarını hala göremiyorsunuz.

     

    Saddam başarsaydı, Orta Doğunun ve Arap Milletinin kahramanı olacaktı. Başaramadı, asıldı. Mustafa Kemal başaramasaydı, sonu Saddam’ın sonu gibi hüsranla bitecekti. Ama başardı çünkü haklıydı, çünkü haklı olduğu için Allah yardım etti.

     

    Siz başaramazsınız. Bu ülkenin, bu devletin, bu milletin etinden et, toprağından toprak kopartmayı başaramazsınız. Çünkü haksızsınız. Çünkü şeytana hizmet ediyorsunuz ve hizmetiniz bitince şeytan size tecavüz edecek.

     

    Bir ülkenin bayrağı yakılmaz. İsrail bayrağı, Yunan bayrağı, Ermeni bayrağı, Rus bayrağı, Çin bayrağı, İngiliz veya Amerikan bayrağı yakılmaz, çünkü o milletin içinde masum, saf binlerce bebek var, çocuk var, o bayrak onları da temsil ediyor ve sizler bunu düşünemeyecek kadar beyinsizsiniz.

     

    Halbuki ben Ramazan da daha başka şeyler yazacaktım. Yazacaklarımın da içine ettiniz. Rezil, kepaze yürekleriniz var. Ruhlarınız ziftlenmiş. Kalpleriniz eşek derisi gibi olmuş.

     

    Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Hükümetine sesleniyorum! Ya Devlet  başa, ya kuzgun leşe!  Bu kadar hoş görü, bu kadar sabır yeter! Yoksa bunlar açılımın bir parçası mı? 12 eylüldeki Referandum veya 1 sene sonra yapılacak olan genel seçimler de pek umurumda değil ama benim bayrağım yakılıyorsa ve sizin umurunuzda olmuyorsa, bunun vebali büyüktür. Oturduğunuz makamların hakkını verin. O makamlar size bayrağımızı yaktırmanız için emanet edilmedi. Ya bayrağımızı yüceltin, yakmaya cüret edenleri ibreti alem için cezalandırın ve bu açılım belirsizliğini artık neyin nesiyse belirginleştirin ya da o makamları bayrağımıza sahip çıkacak cesur devlet adamlarına teslim edin.

     

    Ben o makamlarda otursaydım eğer;benim bayrağıma değil vatan topraklarımın göbeğinde ve şehit ruhlarımın yanı başında, vatanımın dışında başka kıtalarda ve yabancı topraklarda dahi hiç kimse kötü niyetle el sürmeye cesaret edemezdi ve böyle bir gaflette bulunan da, yetkili olup da buna seyirci kalan da bedelini çok ağır öderdi.

     

    Ey teröristler! Ey bölücü hainler! Ey terörist namlı ve namı diğer kiralık katiller! Sizin ramazanınız, bayramınız, sizin düğününüz, cenazeniz falanda olmaz. Siz tüm manevi güzelliklere kapalı mahluklarsınız. Bu yazımla hiçbir başka etnik, mezhep bireyi kast etmedim ki farklı etnik bireyden  vatandaşlarımız  ne olursa olsun bizim iyi ve güzel vatandaşlarımızdır, hepsinin canı sağ olsun, bu yazımla bölücüleri, teröristleri, kan dökücü ve kan emici vampirleri kast ettim. Ey benim Kürt halkım! Yılanların, yarasaların, akbabaların, çıyanların, akreplerin bile bir şanı, bir yaratılış maksadı vardır. Peki ya bölücülerin, teröristlerin, hainlerin, kalleş nankörlerin şanı nedir? Nedir ey kıymetli Kürtler, doğulu vatandaşlar? Bayrak yakan kişi aslında anasının, bacısının iç çamaşırlarını cümle alem içinde yakan bir adamdır bana göre. Bu mudur delikanlılık, bu mudur yiğitlik, mertlik, bu mudur insanlık! Yazıklar olsun! Bu milletin, bu vatanın yıllardır onlara yedirdikleri, içirdikleri haram zıkkım olsun!

     

    Ramazan  yazımı birkaç gün sonra yazarım. Allah hepimize sabır, iyilik, güzellik ve akıl, fikir versin. Kürt olsun, Türk olsun, Alevi olsun, Ermeni ve Rum olsun ama Devletimin aleyhinde casusluk yapmayan, bayrağıma terbiyesizlik yapmayan, milletime sevgiyle elini uzatan tüm vatandaşlarımız bizim birinci sınıf, asil insanlarımızdır ve hepimiz her birine sonsuza kadar sevgi, saygı duyacağız. Diğerlerine gelince, Onlar hak ettikleri karanlık alemlerde kaybolup gideceklerdir. Ülkemizde hep beraber yolsuzluklarla, fakirlikle, cahillikle, töre cinayetleriyle, dinsel ve etnik yobazlıklarla, pahalılıkla, sapıklıklarla, pornoculukla, uyuşturucuyla, dilencilikle, mafya bozuntularıyla, fuhuş pazarlarıyla savaşacağımıza uğraştığımız şeye bakın! Bayrağımızı yakıyorlar!

     

    Bu yazımı okuyarak duygularımı paylaşan okurlarım lütfen önceki yazılarımı da okusun. O zaman daha manevi bağlarla bütünleşeceğimize inanıyorum. Her yazımızın sonuna bir kelime ve anlamını yazıyorduk, heves bırakmadı namussuzlar. Yine de şu kelimeleri iyi düşünün, anlamlarını vermeyeceğim, çünkü siz biliyorsunuz! Kelimelerimiz ;Kalleş, hain, nankör, rezil, kahpe, iblis, yaratık, sinsi, iki yüzlü, içten pazarlıklı!.... Bundan böyle inşallah çok güzel ve iç açıcı kelimeler yazacağız! Yazar mıyız sahiden? Yazarız be! Üç beş bin tane geri zekalı, ilkel yaratık bize hayatımızı, ramazanımızı zindan edemeyecektir. Yaktıkları bayrağın vebalini de bir gün elbette öderler. Ödeyeceklerdir de...

Köşe Yazısı

Ahıska ve Ahıska Türkleri ile ilgili siz de makale yazın, yayınlayalım.
Yeni Makale Yaz