Ahıska, Türkistan, Dağıstan diyorum. Kafkasya diyorum. Batı Trakya, Balkanlar, Rumeli diyorum. Çünkü Türkiye Cumhuriyetindeki Türk kardeşlerimizin bir çoğu artık küresel, global çocuklar olmuşlar.
Dolar, yuro getirecek, kazandıracak olan ne varsa mubahtır, önce para sonra Türklük gibi açıkça seslendiremedikleri ama fiiliyatta aynen uyguladıkları bir psikoloji içinde girmişler. Türkiye sınırları dışında yaşayan veya dışında yaşayıp da çeşitli nedenlerle Türkiye’de yaşayan Türkler bu milletin bir ferdi olmanın kadrini kıymetini daha iyi biliyorlar.
Bu nedenle;bütün yazılarımın Türkiye'deki basın yayın kaynaklarından ziyade Türklüğün ve hürriyetin nimetini daha iyi bilen, unutmamış olan Türkiye dışındaki kardeşlerimin veya Türkiye dışından gelip Türkiye’ye yerleşmiş olan kardeşlerimizin tüm kaynaklarında kullanılmasını istiyorum. Ahıska, Dağıstan, Kafkasya bozkırlarında, ovalarında yurtları ellerinden alınmış, kovulmuş, sürülmüş kardeşlerimize sadece kapılarımızı açtık, bununla yetindik, oysa Peşmergeye de, Saddamdan kaçan Kürtlere de, Afrikalılara da kapımızı açmıştık biz. Ahıskalılara, Dağıstanlılara, Türkistanlılara, Kafkasyalılara daha fazlasını yapmalıydık. Benim askerlik hayatımda emrimde anası, babası, atası, nenesi Türkistanlı, Ahıskalı, Dağıstanlı, Batı Trakyalı, Balkanlı, Kıbrıslı olup da buralara göçmüş ve rahat bir nefes almış çok subay, astsubay, memur, işçi görev yaptı. Bir çok silah arkadaşım oldu. Onların ruhlarını, sıkıntılarını, gönüllerini çok iyi bilirim.
Görevimiz Türkiye dışında toprakları olan, vatanları olan ama buralardan zulümle, şiddetle, cebren kovulmuş olan soydaşlarımızın hak ve menfaatlerini korumak, onların ellerinden hırsız gibi çalınmış olan topraklarını, vatanlarını geri almak olmalıdır. Bunu yaparken de bütün Türk Milletinin, halklarının hak ve menfaatlerini korursak, Ahıskalıların da, Türkistanlıların da, Dağıstanlıların da, Kırımlıların da, Rumeli ve Balkan Türklerinin de hak ve menfaatlerini korumuş oluruz. Mustafa Kemal Atatürk’ün ’’Hattı Müdafaa yoktur, Sathı müdafaa vardır, bu satıh bütün vatandır!’’sözünü hatırlayınız. Biz de bu sözden hareketle ‘’Hattı hak aramak yoktur, sathı hak aramak vardır, bu satıhta bütün Türk milleti, bütün Türk soydaşları ve hatta bütün Türk dostu halklardır’’diyeceğiz. Sadece, bir tek Ahıskalının, sadece bir tek Türkistanlının veya belli grupların, belli halkların hak ve menfaatlerini korumaya çalışmak gücümüzü böler, davamızı küçültür, mücadelemize zarar verir. O zaman cılız kalırız. Kırılıp gideriz.
Süslü siteler, renkli gazeteler ve dergiler, iddialı dernekler, sürgünde hükümetler kurmakla, çıkartmakla milli vazifelerimizi yaptığımızı sanmayalım sakın. Yazarlar, dernek başkanları, site yöneticileri, dergi editörleri, gazete sahipleri, yetkililer, sorumlular burunlarından kıl aldırmıyorlarsa ve yanlarına kendilerinden olmayan kedi bile yaklaştırmıyorlarsa bu milli davaya zarar, ziyan verir. . Sanki onlar yüce başbuğ Atillanın, Cengiz Hanın, Şeyh Şamilin muhafızları, biz de emperyalizmin, kapitalizmin, komünizmin, global sermayelerin, küresel yamyamların uşağı olmuşuz gibi bir algı, kanaat içinde olunmaması gerekmektedir. Bu şekilde düşünenler ve davrananlar davamıza sadece zarar, ziyan verirler.
İleride bu konularda çok daha ağır yazılar yazacağım ama ne kadar ağır yazarsam yazayım maksadım da yine Ahıskalıların, Türkistanlıların, Dağıstanlıların, Kafkasyalıların, Rumelinin, Balkanların, Kırımın, Kıbrısın menfaatine olacaktır. Örnek verecek olursak Yedi sekiz tane yazar, üç dört tane dernek yöneticisi, iki üç tane renkli dergi çıkartan kişi kendilerini bütün Ahıskalıların temsilcisi, sürgündeki Türkistan hükümetinin başkanı, Dağıstan Bölgesinin baş buğu gibi görmesin. Bana ''Siz babamsınız, Sizi öyle seviyorum''diyen Ahıskalı genç kız bayan memurlarım oldu. Aslan gibi astsubaylarım, erlerim, subaylarım oldu.
Kendilerinin yiğit, mert, yürekli, dürüst, kahraman ruhlu arkadaşlarımız, kardeşlerimiz olduklarından şüphem olmayan, her Ahıskalı, Dağıstanlı, Türkistanlı mütevazılık, hürmet, sevgi, uyum, birlik, beraberlik konusunda da birbiriyle yarış halinde olmalıdır.
Büyük burunluluk, tepeden bakma olmamalıdır. Önemli olan bize kimsenin tepeden bakmamasıdır. Önemli olan Rus, Çin, Amerikan, İngiliz güçlerinin ve ajanlarının bizim içimizde Soroz gibi adamlarıyla kargaşa çıkartmamasıdır. Türkiye’nin evlatları bugüne kadar Türkiye dışında yaşayan bacılarına, agalarına, nenelerine, atalarına, kardeşlerine, evlatlarına tam manasıyla sahip çıkamadı ama bundan sonra çıkmalıdırlar. Beş, Altı değil on devlet olalım ama tek bir millet olduğumuzu unutmayalım ve Türk Devletleri Birleşik Yönetimini mutlaka kuralım. Biz bunu sağlarsak Birleşmiş Milletlere, NATO’ya, Avrupa Birliğine ve kendilerine bile hayrı dokunmayan diğer uluslar arası organizasyonlarına Türk Milleti olarak ihtiyacımız kalmayacaktır. Bunlar benim şahsi düşüncelerimdir. Bunlar benim hayalimdir. Bunlar benim davamdır. Mümkün olamayan, imkansız olan hayal değildir bunlar.
Osmanlı İmparatorluğu dağıldığında bu imparatorluğu kuran Türk Milleti maddi, manevi bir çok bedeller ödemiştir. Sovyetler Birliği dağıldığında ise bu birliği kuran Ruslar ve Yugoslavya dağıldığında bu birliği kuran Sırplar yeterli bedeli ödememişlerdir. Çin çok yakında çökecektir ve Onun nasıl bir bedel ödeyeceği de belli değildir. Öncelikle Sovyetlerin mirasçısı Ruslar tüm coğrafi, maddi, manevi borçlarını ödemelidir. Yugoslavya da öyle. Yıkıldığında Çin de öyle.
Buralardaki insanlarımızdan despot, şiddet, cebir, zulüm, işkence yoluyla aldıkları toprakları, vatanları, özgürlükleri özür dileyerek, maddi tazminatlar ödeyerek geri verilmelidir. Ahıskalılar bunu sağlar mı? Hayır! Türkistanlılar bunu sağlar mı? Hayır? Dağıstanlılar bunu sağlar mı? Hayır? Ama dünyanın bütün Türkleri yürek yüreğe, kol kola verirse ve Mustafa Kemal, Şeyh Şamil, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Bilge Kaan, Oğuz Han, Atilla, Cengiz Han gibi bir liderin arkasından giderlerse bu başarılacaktır.
Ahıskalıları, Türkistanlıları, Dağıstanlıları, Kafkasyalıları, Balkan ve Rumeli evlatlarımızı, Kırımlıları, Kıbrıslıları bu yüzden seviyorum. Çünkü Onlar;ne kadar ezilirlerse ezilsinler global komünizmin, küresel faşizmin uşağı olamamak uğruna çok ama çok büyük bedeller ödediler, çok evlatlarını şehit ettiler, kanlarını ve göz yaşlarını hep akıttılar.
Bundan böyle de bu milletin yazarları ne yazdığını iyi görsün, bu milletin hak arayan dernekleri ya bütün dünyayı ayağa kaldırsınlar veya derneklerini lağvedip kapatsınlar, sürgündeki soydaşlarımızın sürgündeki hükümet yetkilileri de bir hükümet gibi, konsolos gibi, diplomat gibi davranabiliyorsa ve diplomatik ilişkilerini başarıyla yürütebiliyorsa buna devam etsinler, yoksa kendilerine inanan halklarının zamanına ve güvenlerine ziyan etmesinler, çekilsinler kenara ve yerlerini genç, dinamik, enerjik, aslan gibi genç Türk evlatlarına bıraksınlar. Can korkusu olan bu işlere hiç bulaşmasın. Makam, yetki derdinde olan da başka kapılara gitsin. Böyle davalar çoluk çocuk işi değildir.
Böyle davalar kelle koltukta haykırmasını bilen Mustafa Kemal gibi adamların işidir.