Haberlerden 329 Ahıska Türkü'nün uçakla, Ukrayna Kiev'den Erzincan'a getirildiğini öğrendik. Kimdir bu Ahıskalılar, oralarda ne işleri var?
Ahıska, Türkiye sınırına 15 km uzaklıkta, bugün Gürcistan içinde bulunan bir Türk şehriydi. Halkı Yavuz Selim devrinden itibaren Osmanlı Devleti'ne bağlı kaldı. 1829'da Edirne antlaşmasıyla Rusya'ya terk edilen Ahıskalılar, 1853'teki Osmanlı-Rus savaşında Türk ordusuna yardımcı oldular. Harp bitince Rusya'nın baskısına dayanamayanlardan bir kısmı Erzurum'a sığındı.
Türkiye-Rusya sınırı, 15 km daha ileriden çizilseydi Ahıska şimdi bizim toprağımız olacaktı.
Ahıskalılar dillerini ve milliyetlerini azimle korudular, kendilerine 'Türk' denilmesinde ısrarlı oldular. Türkiye hasretini unutmadılar. Bu yüzden Stalin zalimi, bu cefakar ve çalışkan insanları yurtlarından söküp attı, hayvan sürülerine reva görülmeyecek bir gaddarlıkla tıka basa vagonlara doldurarak çok uzaklara fırlattı. Özbekistan, Kazakistan ve başka yerlere gelişi güzel serpiştirdi. Açlık, yokluk ve sefalet içinde günlerce süren ağır yolculuk şartlarına dayanamayanlardan çoğu öldü. Sağ kalanlar, çevreye intibak etmek ve yaşayabilmek için büyük bir mücadele verdiler. Bazen dindaş ve soydaşları olan yerli halkın bile hışmına uğradılar. Aradan yıllar geçti. Memleketlerini ve Türkiye özlemini unutmadılar.
1995 yılı Kazakistan'da bulundum. Kentav şehrinde bir akşam postanede telefon etmek için sıra beklerken, yabancı ve Türk olduğumu fark eden iki orta halli hanım tatlı bir dille ilgi gösterdiler. Nereden tanıdıklarını ve nasıl olup da böyle kolay anlaşabildiğimizi sordum. Ahıska Türkü imişler, güler yüzle: "Kanımız bir soyumuz bir, elbette tanırız, anlaşırız!" dediler.
Oralarda tanıdığım Ahıska Türkleri, Türkiye hasreti taşımakla birlikte, hayatlarından memnundular. Tatlı bir Erzurum- Kars ağzıyla konuşurlar. Çoğu çalışkan insanlar. Hayvancılık ve deri işleme gibi küçük el sanatlarında başarı göstermişler. Türkistan (Yesi) pazarındaki süt mamulleri satıcısı kadınların çoğu Ahıskalıydı.
Kentav'da en meşhur Ahıskalı, İslam adlı eski bir TIR şoförüydü. Evi, buradaki Türkiyeli öğrencilerin yuvası. Eşi, onların hepsinin annesi. Bir derdi olan, ev arayan Türkler ona koşuyor. Belki pek varlıklı değiller ama haneleri açık, gönülleri zengin insanlardı.
Türkistan'daki ayakkabı tamircisi Ahıskalı dosta, terzi bayana, yaptırdığım küçük işlerde para kabul ettiremedim. Biz Türkiye'den gelmişiz, maddi durumumuz onlardan iyi olsa da, burada misafiriz. Misafirden para alınmaz. Böyle düşünüyordu Ahıskalı dostlarımız.
Üç kere sürgüne uğrayan Ahıskalılar her şeye rağmen dilini, dinini, örf ve adetlerini unutmayan mert Türklerdir. Onlardan küçük bir gruba olsun kapılarımızı açmamız sevindiricidir.
2016'da hepimize sağlık ve mutluluk dilerim.
Yorumlar