Bizim Ahıska Notları

  • Ahıska hasretimin hikayesi çok uzun… Sabırla okumanızı  isterim.

    Dedelerimin vatanı Ahıska'ya ilk gizli ziyaretimi 1982 yılında sevgili eşimle birlikte yapmıştım. Özbekistan'dan Gürcistan Borjom'da tatil yapan rahmetlik Ahmet dayıyı -lakabı yağcı- Akdarya rayonunda buldum ve ondan Ahıska da yaşayan Albay Kemal Abdullah'ın oğlunun adresini aldım.

    Yrd. Doç. Dr. olarak çalıştığım Semerkant Tıp  Fakültesi'ndeki  ilk yaz tatilimi vatan topraklarına yakın diye Batum'da geçirmeye karar vermiştim. Şansıma Batum'da özel sektörde kaldığım ev sahibi sayın Mine Hanım güzel Türkçe biliyordu. Ondan çok şey öğrendim ve Ahıska'ya nasıl gidilmesini sordum.

    Çünkü bir gün önce Albay Kemal Abdullayev'e yazdığım mektuba cevap olarak Ahıska'dan bana telgraf gelmişti “Yarın akşam saat 19.00 da Azğur'da bekliyorum diye” yazıyordu.

    Hemen  eşimle toparlandık, yola çıkmak istedik. Allah'dan biz Ahıska'ya yola çıkarken sürgünden önce Tsahan köyünün hocası Vezir efendinin kaynı Maksut dayı Hulo'dan, Acara  Ulaştırma Bakanlığı'nda çalışan oğlu Muhammed Sağinadze ile birlikte bize gelmişdi.

    Ben onlara Ahıska'ya gitmek istediğimi anlattım. Emniyet Müdürlüğü'nden özel izin almadan bunun mümkün olmadığını söylediler. Ben telgraf aldığımı söyledim ve Maksut dayıyla birlikte yola çıktık. Ertesi günü otobüsle Azğur'a geldiğimizde pasaport kontrolünde zp-razreşeno (rusça zagran polosa razreşeno yani tam anlamında yasak  bölgeye girebilir) mührü olanları alıyorlardı.

    Yani  Ahıska Türkleri sürülen vatanlarını bir daha görmesinler diye koyulan bu mühür aslında onların bu yurdun gerçek sahiplerinden ne kadar korktuklarını gösteriyordu.

    Maksut dayının o mührü yani sınırda yaşama ve girip çıkma izni vardı. Bize sıra gelince pasaport kontrol yapan askerin arkasında bulunan albaydan Rusça dilinde talimat geldi.”Bunlar benim misafirlerim diye”. Cevabi emir edersiniz  komutanım oldu ve biz yarım saat sonra özel askeri araçla Kemal beyin Ahıska,deki evin,de misafir olduk. Akşam yemegınde  Kemal beyin eşi Durna Hanım  eşine  bir şeyi hatırlattı. Meğer siyasi işlerden sorumlu olan albay Kemal bey sünnete yasak korkusundan  iki sünnetsiz oğulları varmış:Elbrus 9 yaşında ve İlğar 5 yaşında. Duman is,deki baba evine sünnet ettirmeden gidemiyormuş. Hemen askeri gospitaldan gereken malzemeleri getirmelerini istedim ve ikisini,de sünnet ettim. Küçüğüne kirve oldum ve bisiklet  hediyesi söz verdim. Sonradan o bisikleti Abastuman,da akciğer hastalığından tedavi gören rahmetlik Feteli bey,la Ahıska,ya gönderdim…Ertesi günü Kemal bey seçimler nedeniyle geç gelip özel askeri araçla bizi Tsahan köy ne  götüreceğini söyledi. Ama Maksut dayı  ben  yerde yatan taşı bile tanırım diye Kemal beyin gelmesini beklemeden bizi Tsahan köy,ne götürdü. Tsahan köy,de eski cami,yı  külüb yapmışlar ve seçimler vardı. Bir  polis bizi Varhana geri götürdü ve Adiğona Polis ve KGB merkezine haber verdi. Kimin yardımcı olduğunu bizden  öğrenemeyince  Kemal beye telefon ettiler ve oda gelip bizleri evine alıp gitti. Dışarı çıkınca ben bizi Varhana götüren polise sitem ettim ve söz verdim “ dedelerimin vatanına Moskova,dan özel izinle geleceğim diye”. Bayağı uğraş diktan sonra Moskova,dan aldığım özel izinle 1988 yılının yaz ayında rahmetlik Ellez  babam, Yıldız annem ve kızkadeşım Tüntül hanımla (dördüncü çocuğumuzu beklediğimiz için eşimi götüremedim) uçakla Tiflise geldik ve  trenle Ahıska,ya gelirken  Azğur pasaport kontrol sınırında  babamın ve annemin pasaportlarında Gürcistan Adigen ilçesinde doğmuş diye yazdığı için iki pasaportu askerler albaya götürdüler.Ben çok kızdım size izin Washington,dan mı getirmem lazım diye diyecektim ama oraya kadar varmadan askerler özür diledi pasaportları geri getirip verdiler. Şimdi rahat ve başımız dik,ellerimizi sallaya–sallaya Ahıska,yı dolaştık. Sonra Türkçe iyi bilen bir ermeni taksi şoförü ile Abastumana gittik. Bize rahmetlik komşumuz Abdullah Bey,in adresini verdiği korsan taksici Şota Atoşvili,yi bulduk. Bir hafta devamında rahat–rahat Adiğün,Varhan, Tsahan hem de Abastumani, Agobili ve Arazinda,yı dolaştık. Abastumanın eski adı  Çermik,de kaplıcada kana–kana banyo aldık. Babamın eski evini yıkmışlardi. Anne,mın Tsahan köy deki evi duruyordu,ama annem ceviz ağacını yeni yerini fark edince. Ev sahibi Tsulukidze,den mecburi  Tsahan köy ne göç edilen gürcü bayan öğretmen  okul müdürü bu evin gerçek sahibi  bu bayan imiş dedi. Bende emekli olunca buralardan kendi köy,una taşınacağını söyledi. Kurban bayramında bizim Ahıska ya ziyaretimizi sayın Yunus Zeyrek hoca duyunca  gezi hakkında dergi için bol resimli büyük yazı  istedi. Münasip bulursanız  seviniriz . Gerçekten bu sene  5 kasımda  İstanbul,dan Lüks-Karadeniz otobüsla ben,eşim Ayşe ve kayınvalidem Aslı nene yola çıktık. Bayram namazını Giresun,un Akçakale ilçesinin Eynesil köy,nde yol üzerindeki camide kılmak nasip etti. Bayramın ilk günü geç saatlerde Ahıska,ya vardık. Bizi Kuran kursu yurdundan karşılayanları bulamayınca aklıma yurt adresini polis,den sormak geldi. Şans,ima Türkçe bilen polisi çağırdılar.Ona uç soru daha sordum:1-Vatikan bayrağında bir hac varken neden Gürcistan bayrağında beş hac var?;2-Gürcistan parası Lari Türk parası karşılığında güçlü kılan neler var?;3-Gürcistan da Acara milleti  var,ama neden Türk milleti yok? Maalesef bu uç soruda cevapsız kaldı. Bayramın ikinci günü Ahıska,ya Posof,dan imdadımıza hıdır gibi yetişen  muhabir Halil İbrahim Ataman bey efendi ile birlikte  ben,sevgili eşim Ayşe hanımla,  o evde büyüyen ve 14 yaşında sürgün olan sayın kayınvalidem Aslı neneyle Tsahan koyuna gittiğimizde yani 23 sene sonra  o evler de iki yıl önce yerle bir olduğunu gördük.Aslı nene her şeyi  hatırlıyordu, okuduğu sınıfı mavi renkli kapısından dolayı hemen buldu,şimdi o okul  ambar olarak kullanılıyordu. Okulun önündeki  pınardan kana–kana su  içti. O zaman içi çok güzel nakışlı olan caminin harap olduğunu görünce şok,e oldu,çok duygulandı ve dayanamadı ağladı...bu kafirler ne yapmışlar bizim güzel camimizi diye. Çevresi, dan bir tur attı ve doğduğu evini Tsahan li Revaz Hutsişvili aracılığı ile zor buldu.Aftandil dede 78 yaşında her şey hatırlıyor bizi nasıl sürdüklerini duygulanıp söyledi. Bu güne kadar Gonio koyun deki komşuları: İsrafil, Hasret,Kıyas ve Menekşe adlarını unutmamış. Biz sizin vataninize dönmenizi istiyoruz dedi.Gerçekten ben üçüncü defa geliyorum ve buranın  halkının buradan sürgün edilen yer sahibelerinin vatanına dönmelerini samimi istediklerini ilk defa gördüm.Bugün Türkiye den Ahıska,ya direk Koç Ardahan ve Özlem Ardahan otobüsü var.İlişkilerimiz de çok iyi.İnşallah ilerde iyi günlerimiz olacak. Revaz batonada (bey anlamında) isteyerek bizim için kutsal Kurban Bayramının anlamını bildikleri ve kurban etinin kurda-kuşa ,kedi-köpeğe yedirmeden kendi ailesi ile yenilmesi şartı ile  kurban etinden paylarını istediler.Şansımıza Ahıska da kuran yurdu  varmış. Allah ima şükürler olsun ki on yıllardır vatana girmek bile yasak idi. Şimdi yaşayabiliyoruz,düğünler yapabiliyoruz ve kurban kesebiliyoruz...Orda geçmişlerimizin ruhuna,bugün hayatta olanlara ve gelecek kuşaklara diye uç koyun kurban kestik. Birini kuran kursu öğrencilerine  verdik, ikincisi  Ahıska da yaşayan Ahıska Türklerine ve gürcü komşularımızla paylaştık hem de bir kısmini Batum ve İstanbul deki akrabalara dağıttık. Kuran yurdu müdürü Türkçe iyi bilen sayın Acara asıllı  Tavazikiladze Mevlit hocayla sohbet ettik. Ahıska da yaşayan 73 yaşlı Zanna Merdali kızının eşi Mahmut Govaroğlu (aslında Rus dilin da  govaroviç yazıyorlar.ben buna çok kızıyorum ve viç-yani virus immunodefisita çeloveka-AİDS anlamı ne  benzedi yorum ) az kala 9 aydır ki Gürcistan,dan sınır dışı edilmiş yanı ölüm–ecel ayırmadan Gürcistan hükümeti bu 50 yıldan fazla evli iki yaşlı insanları bir birinden ayırmış.Oğlu Yunus bey bu zorlukları  DATUB yönetimine ve Türkiye Cumhuriyetinin ilgili makamlarına bildirmemizi rica etti. Ben ona söz verdim bizzat Dış İşleri Bakanlığına bildireceğim diye ve 17.11.2011 de  897974  numaralı başvuru yazımı internetten gönderdim.İnşallah olumlu cevap alınca muhakkak  onlara haber veririm. Seferov Abamüslüm bey Ahıska eski dernek başkanı bu kurban bayramında Amerika,deki Ahıska Türklerinden yani İslam Şahpandarov,dan kurban bayramına yardım geldiğini, ama Ahıskalılar vakfından ve DATUB yönetimin,dan ne yardım nede tebrik geldi diye sitem etti. Gürcistan hükümetinin 75 aileye Repatriasya yani vatana dönüş kararını de eleştirip,bunlar dost olsa neden 12 sene bekletti bu halkı Vatanına almayı yani ölen ölür kalan kalır ve azalır.Şimdilik Gürcistan hükümeti bu 75 aileyi yerleştirmeyi değil nasıl yerleştirmemeyi düşünüyor…Aile reislerini getirip ne kadar kötü imkanlar varlığını gösteriyor yani keşke gelmeseler demek istiyor ona göre kötü tarafını  tanıtmayla bir 12 sene daha oyalamayı  planlıyor her halde.Cellat Stalin,in bir sözü vardı-problemin tek radikal çözümü var o da insani yok etmek dır demiş diktatör. Onu da Ahıska Türklerinden başlamış, ama yüce Allah ima şükürler olsun bunu başaramayacak dır. Ne yazık ki uzatma konusunda Avrupa Konseyi ile Gürcistan,in dilleri birdir, oda oyalama dır…Ahıska ya ilk 1997 yılında yerleşen Temel abi,nin ailesi ve onun oğlu yerli hükümetle iyi ilişkide olan sayın Mamuka (Muhammad) Hutsişiviliyi (Hutsigil), evlerinde ziyaret ettik. Mamuka Gürcistanin Ahıska Türklerini Türk adı ile vatanlarına yerleştirmeyi planlamadığını söyledi. Sonuçta bunlar tartışılabilen mesele. Sovyetler Birliği zamanında Acara Muhtar Cumhuriyetinde bile adı ve baba adı Türkçe,ama soyadı Gürcüce(örneğin–Hasan Şirin oğlu Bakuridze) yazılıyordu. Bende dedim ki hangi adla sürmüşse o adla geri almaya mecburdur. O zaman adalet  kazanılmış  olur ve sürgün dan beklenen planlarla kendileri tuzağa düşmüş olurlar! Ben dünya deki adalete inanmıyorum. Çünkü  ne kadar hayvan var bilemem,onlardan yılan yatılı sürünüyor bilirim,ama yeddi milyar yer yüzü nüfusundan sadece Ahıska  Türkleri dikine  sürünüyorlar.Bu asla kabul edilemez!Gürcü Müslümanları olup muhtar cumhuriyetimiz olmadan  asimile  olup dinimizi ve dilimizi  mı,yoksa Acara Muhtar Cumhuriyeti ile birleşeceğiz ve sadece dilimizi mı kayıp edeceyiz? Yani XXI yüz yıl de bile dilimizi ve dinimizi koruma hakkımız yok mu? Abastuman da yaşayan sayın Yusuf molla ve Kilde köyde yaşayan 80 yaşındaki Temel dedeyle görüştük. Temel dede sayın başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a söyleyin bize Gürcistan hükümeti oturma izni ve vatandaşlık verdirsin dedi. Yol göstericilerimiz olmasaydı  köyde gezmek çok zor olurdu. Çünkü her şeyi alt üst etmişlerdi…Zalim sürgünden önce evin ikinci katında bir ay  askerleri kayırmışlar.Bir gün önce komutan  Aslı benim de san kadar kızım Ukrayna da kaldı..Ama emir geldi biz sizi sürgüne göndermeye mecburuz deyince göz yaşlarını tutamamış. Küçük Aslı bunu babası ne ve annesi ne söyleyince  buna inanmamışlar. Gece yarısı  Sovyetler Birliğine savaşa yardım için verilen Amerikan yeni ve güçlü Studebekır arabaları köyleri basmışlar ve iki saat içinde sürmüşler. Arabaya çıkarken rahmetlik babası Haşim dede y ağlamış ve o komutan tamam onlarca koyunlarından  birini kesip etini almasına izin vermiş.

    Bir ay boyunca kara kış de 10-15 aileyi bir tuvalet yeri bile olmayan hayvan vagonlarında Özbekistan in Semerkant  şehrine getirmişler. Yolda kefensiz ölenler kurda-kuşa yem olmuşlar… Bu soğukta üstü-başlarını bir araya toplayıp soyundurmuş  ve banyo yaptırtırmışlar. O ana-baba gününü hatırlayınca Aslı nene hüngür-hüngür ağladı…Açıkça si  ben doktor olan büyük damadı kayınvalidemin arzusunu yerine getirmek için planladığım gezi dan ve o anda kalp krizi geçirmesinden çok korktum. Sovyetler Birliğinde yeni kurulan kolhozlara penceresi bile olmayan bir evde mecburi 3-4 aile yaşayacak  diye dağıtmışlar. Hem de  yerli halkı korkutmuşlar, bile –bile bunların Müslüman bir Türk olduğunu söylememişler. Kötü niyette Kafkaslı yem yemler yani adam yenenler dır demişler. Derlere yalanın ömrü çok kısadır.yerli ahali  sürgünlülerle konuşunca Müslüman Türk oldukları aşikar olmuş ve  Müslüman kardeşlik uzun yıllar yani 45 sene sürmüş…Özde-öz Müslüman Türk olan,adetlerini hiçbir zaman kayıp etme yan,dünyanın neresinde olursa olsun pasaportunda  Türk yazılan tek millet olan ve son yıllarda vatanına dönmeyi  davasını aktif sürdüren, Orta Asiye nün çöllerini gülistana çeviren çalışkan Ahıska Türklerinin sürgün hayatlarını bile çok görmüş.eğri doğulan komünistlik rejimli Sovyetler Birliği bu defa  Rusya bataklarına kanlı sürgünü planlamış ve Fergan,a faciasını hazırlamış. Sovyet rejimi  KGB,nın oyununa gelen Özbek Türkleri ile kardeşleri Ahıska Türklerini bir birine kırdırtmışlar.Malumunuz 1989 Ferğana faciasın den sonra nüfus sayısı toplam az kala yaklaşık bir Milyonu bulan Ahıska Türkleri dedeler vatani Türkiye Cumhuriyetinde, Rusya Federasyonunun Kuzey Kafkasya bölgesinde ve Rostov vilayetinde,Ukrayına da, Azerbaydjan da,Kazakistan da,Özbekistan,Kırgızstan hem de Amerika Birleşik Devletinde yaşamak tadalar. Şimdi ban diyorum ki küçük ama köklü Türk kültürüne                                                        çok sıkı bağlı Ahıska Türklerinin Sovyetler Birliğinin 1991 yılında dağılmasın da  rolü olmuş dür.Çünkü sadece 45 yıl arayla iki defa 1944 ve 1989 yıllarında bu milletin yücelmesini göreme yan kötü niyetli  Komünistlik rejim kanlı sürgünü–genositi  planlamış ve ondan sonra dağılmış dır. Ban öğrenci iken KGB,dan başımın derde girdi iki şiir yazmış Dim, ilk defa  Ahıska li gençlerin toplantısında okumuş Dim: “Burada oturan kara gözlüler,vatanım nişanı ay yıldızlılar haklimiz kadarı sizin elinizde dik durun serbest olun bu yolunuz da” diye; ikincisini Türkiye de “zalim sürgünlerde ne gelmişse başımıza  acı urus dan geldi diye” Hep düşünüyorum ki nesil bu diktatör Sovyetler Birliği-çatallı Rusya’ı uzaya götürdü?Ve bunun maalesef tek acılı cevabi var-tabi Türkiyesiz yani başsız  Türk Dünyasını sömüre-sömüre!! Şimdi  gözümüzü iyice açıp: ana vatan Ahıska’ı  ve geçmiş tarihimizi  unutmadan canlandıranlara, kendi imkanları ile“Garibem bu vatanda“ filmini çeken, folklorumuzu yaratan gençlerimize ve  aydınlarımıza sahip çıkmamız  hem de büyük Türk Dünyasının kurulması için elimizden geleni yapmamız lazım !!! Bu bizim Ahıska nün gerçek kurtuluşu olur inşallah!!! Yani ban diyorum kı:”San yanmasan,ben yanmasam İstanbul,un kilidi- Bizim Ahıska yi  kim kurtaracak!!! İnşallah ezilmiş ve süzülmüş ,ama diz çökmemiş Ahıska Türkleri  muhakkak bir gün sürgün olduğu ana vatan toprakları bizim Ahıska,ya geri dönecek!!! Ahıska dan Batum,a geri dönüşte sürgün,de orda kalıp sonradan annesi Acara lı  bir kızla evlenen ve Salıbaurı de yaşayan geçen sene eşi rahmetlik Gül Hanim ablayı kayıp eden dayımız Rizayev Bekir efendiye baş sağlığı ziyaretinde  bulunduk. Hasret dolu ziyaretimiz sonunda Sarp kapısında  ay yıldızlı Türkiye Cumhuriyeti büyük vatanımıza  girdikten sonra rahat nefes aldık ve Karadeniz şehirleri:Hopa-Artvin, Rize,Trabzon,Ordu,Giresun,Samsun hem de Bolu,Düzce, Adapazarı ve Kocaeli güzelliklerini görüp dünya kültür başkenti  İstanbul muza bir daha gerçek Bizim Ahıska,da yani dilimiz ve dinimizle bütünleşmiş yeni bir Ahıska da buluşmak niyetiyle evimize döndük ve Allaha şükürler olsun torunlarımıza kavuştuk. Ama İstanbul un kilidi Ahıska dan vazgeçilemez! Unutmayın Posoflu aşık Zulalı boş boşuna dememiş ki ” Ahıska gül idi gitti ,ehli dil idi gitti,söyleyin sultan Mahmude İstanbul un kilidi gitti”. Bir gün gelecek,Ahıska gül idi geldi,ehli dil idi geldi,söyleyin Büyük Türk  Devletleri Birliği  (BTDB) başkanına İstanbul un kilidi geri geldi” diyeceğiz inşallah. Bize  Ahıska da evinin bir odasını veren Dursun kardeşimize ve gelinimiz Sultan hanıma hem de Ahıska gezimizi dünyaya tanıtan  Posoflu muhabir Halil İbrahim Ataman bey efendiye şükranlarımızı sunarız! “Du animam mest”-Bizim Ahıska hakkında ben her şeyi  söyledim ve özgür ruhumu kurtardım! Amin!

    PROF. DR. MEVLÜT FERHAT
    DATÜB MECLİS ÜYESİ.

Yorumlar

0 yorum

Köşe Yazısı

Ahıska ve Ahıska Türkleri ile ilgili siz de makale yazın, yayınlayalım.
Yeni Makale Yaz