Ahıskalılara yapılanlar tam bir insanlık suçu ve ana tarafım da 93′ten sonra Türkiye’ye göçen Ahıskalı bir aile olduğu için bu insanlara hep sıcak bir ilgi duymuşumdur. Basından aşağıdaki haberi okuyunca yıllardır hasreti çekilen “yazımın başlığını” sürur içinde yazdım. Haber şöyle:
“Gürcistan, 1944 yılında Sovyet lideri Jozef Stalin tarafından SSCB’nin çeşitli bölgelerine sürülen Ahıska Türklerine ‘vatana geri dönüş statüsü’ (repatriation statute) vermeye başladı. Tiflis yönetiminin bu statüyü verdiği Ahıskalılar, belirli bir süre içinde ülkeye dönebilecekler. Basındaki haberlere göre, Gürcistan hükümetinin konuyla ilgili görevlendirdiği komisyon, yaklaşık 30 bin kişiye ait 8000 civarındaki başvuruyu inceliyor. Gürcistan Mülteciler ve İskan Bakanlığı yetkilileri, şimdiye kadar 75 kişiye geri dönüş statüsü verildiğini belirterek, uygulamayla ilgili ayrıntılı bilginin daha sonra açıklanacağını söyledi.”
Kısa bir tarihî hatırlatma yapalım:
Ahıska Türkleri ismi Türkiye’de daha çok 1989′da Özbekistan’da çıkan olaylar nedeniyle duyuldu. O günlerde Ahıskalılardan Mesket Türkleri olarak sözedildi. Şimdi Gürcistan sınırları içinde olan Ahıska, 1828′de Osmanlı ve Rusya arasında imzalanan bir antlaşmayla Ruslarda kalıyor. Kırım Savaşı’nda Ahıskalılar Osmanlı’nın yanında yer alıyorlar. 93 Harbi’nde Ahıska’dan Anadolu’ya göçler başlıyor. Birinci Cihan Harbi sona erince Ahıskalılar Kars Milli Şurası’na dahil oluyorlar. 1921′de Ankara Hükümeti ile Gürcistan arasında yapılan bir anlaşma ile Batum’un yanısıra Ahıska Gürcülere bırakılıyor. Güney Kafkasya’da Sovyet yönetimi hakim olunca Ahıska ile Türkiye’nin ilişkisi tümüyle kesiliyor.
İkinci Cihan Harbi’nde Stalin Ahıska’nın eli silah tutan gençlerini Almanlara karşı savaşa sürerken geride kalan analarını babalarını, eşlerini ve çocuklarını 1944 yılında, bir gece yarısı hayvan taşınan yük vagonlarına doldurarak kanlı bir yolculuğa çıkardı. “Kısa sürede geri döneceksiniz, yanınıza hiçbir şey almayın” denilen 70-80 bin civarındaki Ahıskalı kara kışta ölüm trenine dönen bir yolculuğa çıkarıldılar. Hastalıktan, açlıktan, havasızlıktan çoğu çocuk ve yaşlı olmak üzere 14 bin ile 20 bin arasında Ahıskalı vagonlarda can verdi. Ölüler Sovyet askerleri tarafından karlı arazilere, boş çukurlara atılarak kurda kuşa yem edildi. Ruslar, “Sovyet Hükümeti’nin Türkiye ile savaşma ihtimali var. Siz bu savaşta Türkiye’den yana tavır korsunuz. Bu nedenle sizi geçici olarak sürgün ediyoruz” şeklinde bir gerekçe öne sürerler. Ahıskalılar Kazakistan, Kırgızıstan, Özbekistan’a dağıtıldılar. Stalin’in savaşa gönderdiği 40 bine yakın Ahıskalı’dan geride kalan 15 bin kadarı yurtlarına kahramanlık madalyalarıyla döndüklerinde boş ve harap olmuş evlerle karşılaştılar. Sosyalist Sovyet lideri Stalin’in vefasızlığı karşısında şaşkına dönen Ahıskalılar madalyalarını parçalayarak, ailelerini bulabilmek için aylarca, yıllarca oradan oraya koşturdular. Stalin’in sudan gerekçelerle toplu sürgüne maruz bıraktığı müslüman halklar daha sonra yurtlarına dönebildikleri halde sadece Ahıskalılar bu haklarından mahrum edilmişlerdi.
1989 yılında Azerbaycan’a gitmiş Kuba şehrinin mescidinde yerliler ve Ahıska muhacirleri ile bir Cuma namazı kılmıştık. Duygularımı bir şiirle ifade etmiş ve bir kıtasında “Meskitler” ifadesini kullanmıştım. Beni uyardılar, “Ruslar bize aslımızı unutturmak için böyle diyorlar, biz bu ismi kullanmıyoruz” dediler, ben de derhal o dörtlüğü değiştirmiştim:
Kuba Mescidinde
Bir Kuba da burda Azerbaycan'da
Bir yanda zümrüt dağ Hazar bir yanda
Cuma mescidine girdiğim anda
Kulağıma doldu Allahu ekber
Çoğu ellisini geçmiş Kıpçaklar
Ahıska'dan gelmiş sakalı aklar
El açmış Allah'a eski topraklar
Yeniden can buldu Allahu ekber
Okundu salavât kılındı namaz
Bu manzaraya bir gönül dayanmaz
Olana görmeden kimse inanmaz
Gözümde yaş oldu Allahu ekber
Kimi İstanbul'a selâm söyle der
Kimisi hâlimiz işte böyle der
Hepsi bir ağızdan coşup şöyle der
Mevlâ mutlu kıldı Allahu ekber
Ahıskalı bana "bacımoğlu" der
Arıyoruz burda sığınacak yer
Bizim kaderimiz hicretmiş meğer
Yine nevbet çaldı Allahu ekber
Aynıyız imanda dilde ve kanda
Niçin olamadık tek bir vatanda
Ayrılığın vakti gelip çatanda
Gönül orda kaldı Allahu ekber