Gürcistan?ın Ahıska (Ahalkelek) bölgesinden SSCB Lideri Stalin?in emriyle, 1944 yılında Orta Asya?ya sürgüne gönderilen ve o günden bu yana vatansız olan Ahıska Türkleri, şimdilerde ABD?ye doğru yine yollara düştü.
Şu ana kadar Krasnodar'dan ABD'ye yerleşen Ahıska Türkleri'nin sayısının 5.000'i geçtiği, kalanlardan 4.400 Ahıskalı?nın ise göç başvurusunun onaylandığı öğrenildi.
Bundan 61 yıl önce Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan?a sürgüne gönderilen, ancak bu kez de Özbekistan?da kendilerine yönelik saldırılar neticesinde Rusya?nın Krasnodar kentine kaçan Ahıskalılar, şimdi de buradaki yerel yetkililerin zulümlerinden kaçacak yer arıyorlar.
Krasnodar bölgesine SSCB dağılmadan önce gelmiş olmalarına rağmen, Krasnodar makamları Ahıskalılara Rusya vatandaşlığı vermiyor. 1991 yılında Rusya'da yaşayan Sovyetler Birliği vatandaşlarına RF vatandaşlığı verilmesine ilişkin bir yasa çıkartılmasına rağmen, Krasnodar'da yaşayan Ahıskalılar bu haktan mahrumlar. Çoğunun nüfus kaydı yok. Resmen Rus vatandaşı olmadıkları için, yerel makamlar Türklerin toprak kira sözleşmelerini iptal ediyor. Yasa dışı göçmen olduklarını ileri sürerek eğitim almalarını engelliyor. Sağlık yardımları da keza aynı şekilde. Emniyet güçleri, düzenli olarak pasaport kontrolü yapıyor, bu sırada Türklere hakaret ediyor ve onları dövüyor. Kazak köylerinde Ahıska Türklerine yönelik yağmalama ve öldürme olaylarının ise ardı arkası kesilmiyor. Özellikle Vali Aleksandr Tkacev'in Türk aleyhtarı beyanları, ortalığı daha da gerginleştiriyor.
Oturma hakkına da sahip olmayan Krasnodar'daki Ahıska Türkleri, kasabalarında ve köylerinde tecrit edilmiş durumdalar. Ahıska Türklerinin konutları yasadışı sayılıyor, yasal olarak çalışamıyorlar, evlilikleri tanınmıyor.
Ahıskalılar için, oturdukları evleri satmak da büyük sorun. Evlerin alım satım işleminin yapılması için tarafların Köy İdaresine gitmesini takiben, alıcının ortadan kaybolduğu, zira Köy İdaresi?nin; ?Türklerden ev alırlarsa büyük sorunlarla karsılaşacakları? uyarısında bulunduğu belirtiliyor. Dolayısıyla, Türklerin evlerini ya öldü fiyatına satmaları, ya da evlerine hiçbir alıcı bulamadan terk etmek zorunda kalmaları olasılığı doğuyor.
Moskova'daki Beşeri ve Siyasi Araştırmalar Enstitüsü'nden analizci Alexander Ossipov?un, konuya ilişkin olarak; "Ben buna yumuşak etnik temizlik diyorum. Yerel yetkililer hangi etnik grubun istendiğine, hangilerinin istenmediğine kendi kendilerine karar vermişler. Buradaki iktidar ırkçı bir ideoloji üzerine kurulu." şeklindeki açıklamaları, sorunun ciddiyetini vurgulaması açısından dikkat çekici bulunuyor.
Öte yandan, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Alvaro Hil Robles?in, 20 Nisan 2005 tarihinde Strasbourg'da AB Bakanlar Kurulu Komitesi önünde okuduğu raporunda da; Krasnodar bölgesinde yaşayan Ahıska Türklerinin durumunu anlatırken, "Feci durumdalar. Ellerinde kimlik olmadığı için hepsi illegal statüde bulunuyorlar. Yerel görevlilerin keyfi davranışlarına, hakaretlerine maruz kalıyor ve en temel haklardan yoksun bırakılıyorlar. Yabancı düşmanı olan Krasnodar bölge makamları, sürekli yalan söylüyorlar ve olumlu adımlar atmayı reddediyor." ifadeleri yer alıyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın hazırladığı insan hakları raporlarında ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı toplantılarında, Krasnodar'daki makamların tüm bu icraatları eleştiriliyor. Ancak Rus yetkililer Ahıska Türklerinin yabancı statüsünde olduklarını ve Rusya'da kalma hakkına sahip olamadıklarını iddia ediyor ve Ahıska Türklerine uygulanan şiddeti gözler önüne seren raporlara ise aldırmıyorlar.
Krasnodar'daki yerel yetkililer ise, tüm bu eleştirilere karşı, Ahıska Türklerinin tarihi anavatanları Gürcistan'a gitmeleri gerektiğini savunuyor. Krasnodar Valisi Aleksandr Tkachev?in yaptığı bir konuşmada; ?Ahıska Türklerinin Krasnodar'dan gitmek istemediklerini, bu yüzden her tür baskının uygulanarak ikna edilmeleri gerektiğini? ifade ettiği belirtiliyor.
Ahıska Türklerinin buraya kadar anlatılan sorunları; yerel yöneticilerin, başında bulundukları bölgeleri, hak, hukuk ve adalet kavramlarından uzakta, keyfi bir şekilde yönettiğini ve halkın refahına önem vermediğini açıkça ortaya koyar nitelikte. Ancak burada affedilmez olan, ?Moskova?nın mevcut durumu çok iyi bildiği halde? duyarsız kalması. Oysa Ahıska Türklerinin sorunlarının adil ve insancıl bir şekilde çözüme bağlanmasından direkt sorumlu olan Rusya, bu insanların haklarını savunamaması veya daha da kötüsü bunu istememesiyle, uluslararası saygınlığını tehlikeye sokar bir duruş sergiliyor.
Netice itibariyle Rusya?yı yönetenlerin, şüpheci, kısıtlayıcı, yok edici özellikler taşıyan zihniyetlerini biran önce değiştirerek, Ahıska Türklerine yönelik işlenen tüm bu suçların sorumluluğunu üstlenmesi ve bu kişilerin mağduriyetlerini bir an önce telafi etmesi gerekiyor. Bu da; Rusya?nın insan hakları ve demokrasi politikasını tekrar gözden geçirmesi anlamına geliyor.
Kaynak: Diplamatik Gözlem